ALDATILAN EŞİN HAKLARI |
Aldatılan eşin birincil hakkı, hiç şüphesiz boşanma hakkı olacaktır. Aldatılan eş, Zina (Aldatma) sebebiyle boşanma davası açabilir. Bunun yanı sıra aldatılan eşin, uğradığı ve uğraması muhtemel maddi ve manevi zararlarının giderilmesi için, aldatan eşe karşı tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Ayrıca aldatılan eş kusurlu olsun ya da olmasın, hakim tarafından gerekli görülürse kendi lehine yoksulluk nafakasına hükmedilebilecektir.
ALDATILAN EŞ, EŞİNİN ALDATTIĞI 3. KİŞİYE KARŞI TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİR Mİ? |
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 e. - 2018/7 k. kayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.
ALDATILAN EŞİN TAZMİNAT HAKKI |
Aldatılmak, kişiler için çok sarsıcı olabilen ve kişilerde belirli hasarlara yol açabilen bir durumdur. Böyle bir durumda aldatan eş, diğer eşe karşı olan ve TMK madde 185’ten doğan sadakat yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmaktadır. Aldatılan eş onurunun kırılması sebebiyle yaşadığı manevi kaybının yanında, boşanma ile gelen maddi birtakım kayıplarının ve gerçekleşmeyen beklentilerinin de karşılanmasını isteyebilecektir. Eşlerden birinin, diğer eşe göre daha ağır kusurlu ya da tam kusurlu olduğu bu hallerde tazminata hükmedilecek ve böylece diğer eşe verilmiş olan zararlar tazmin edilecektir.
Tazminat miktarı belirlenirken eşin kusuru, evliliğin süresi, müşterek çocukların sayısı ve durumu, eşlerin ekonomik durumları gibi ölçütler esas alınır ve mahkeme tarafından bir tazminat miktarı takdir edilir. Aldatılan eşin tazminat hakkı Medeni Kanun madde 174’te düzenlenmiştir. Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
ALDATAN EŞ NE KADAR TAZMİNAT ÖDER? |
Aldatan eşin ödeyeceği tazminat miktarı, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna göre değişiklik gösterir. Boşanma davasının açılması ile birlikte hakim boşanma davası ve boşanma sebeplerini incelemeden önce tarafların Sosyal ve ekonomik durumunu araştırır. Sosyal ve ekonomik durum araştırması neticesinde tarafların ekonomik durumu dikkate alınarak dava sonunda tazminat oranı belirlenir. Tazminat miktarı her davada farklılık gösterir.
ALDATAN EŞE BOŞANMA DAVASI AÇABİLİR Mİ? |
Zina nedeniyle açılan boşanma davaları özel boşanma sebeplerinden olup, aldatma hususunun ispatı gerekmektedir. Aksi takdirde dava, reddedilecektir. Aldatılan eşin genel boşanma sebeplerine ilişkin dava açma hakkı da saklıdır. Aldatıldığını öğrenen eş, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak (Çekişmeli) boşanma davası da açabilir. Çekişmeli olarak açılan boşanma davasında aldatılan eş, sadakat yükümlülüğünün ihlali sebebine ilişkin boşanma ve diğer haklarını talep edebilecektir.
EŞİN ALDATTIĞI NASIL İSPAT EDİLİR? |
Eşin aldatıldığının ispatı, 6100 sayılı HMK madde 187’de düzenlenmiştir. Buna göre; İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.Yine ispat hakkı da aynı kanunun 189’uncu maddesinde düzenlenmiştir. İlgili hükme göre; Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz. Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir. İspat yükü ise aynı kanunda madde 190’da düzenlenmiştir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
ALDATILAN EŞİN TAZMİNAT HAKKI YARGITAY KARARLARI |
“…Dava, kadın tarafından açılan Türk Medeni Kanunu'nun 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda "Cinsel yönden güven sarsıcı davranışlarda" bulunan davalı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek tarafların boşanmalarına, davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, hüküm taraflarca "Boşanma hükmü dışındaki yönlerden" istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, erkeğe yüklenen kusura ilişkin vakıanın hukuka uygun delillerle ispatlanamadığı, davacı kadın tarafından dosyaya delil olarak sunulan ve erkeğe ait olduğu iddia edilen ekran görüntülerinin, erkeğin telefonundan erkeğin rızası dışında hukuka aykırı olarak elde edildiği gerekçesiyle erkeğe kusur olarak yüklenen bu vakıanın gerçekleşmediği, kusursuz olan tarafın da Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 maddesi uyarınca tazminatla sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle erkeğin istinaf talebi kabul edilerek kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, kadının ise istinaf talebi esastan reddedilmiş, hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı kadın tarafından, davalı erkeğin telefonundaki SKYPE isimli sesli, görüntülü ve yazılı sohbet ve iletişim uygulaması üzerinden başka kadınlarla yapmış olduğu cinsel içerikli yazışmaların ekran görüntüleri alınmak suretiyle dosyaya sunulan çıktıların erkeğin haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında sırf delil oluşturmak maksatlı olarak hukuka aykırı bir şekilde elde edildiğinden bahsedilemez. Bu durumda, davacı tarafça usulüne uygun olarak elde edilen ve dosyaya sunulan bu delilin hükme esas alınmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. O halde istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince, davacı kadın tarafından sunulan bu delil de dikkate alınarak hüküm kurulmak ve istinaf incelemesi buna göre yapılarak bir karar verilmek üzere hükmün münhasıran bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA…”(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi T.23.02.2021, 2021/478 E., 2021/1604 K.)
“Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. - 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez. Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. Söz konusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.
Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun söz konusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez. Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da sözkonusu olamaz.
TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir. Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 21.01.2019 T., 2016/7202 E., 2019/203 K.)
“Mahkeme kararında, davacı erkeğin eşine psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığı, ilgisiz olduğu, onu yalnız bıraktığı; davalı kadının da sadakatsiz davranarak eşini aldattığı belirtilerek boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğuna hükmedilmiştir. Davalı kadın tanıklarının beyanları kadından duyuma dayalı, soyut, zamanı belli olmayan ve sebep ve saiki açıklanmayan inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olup, erkeğin kusuru kanıtlanmamıştır. Bu itibarla, boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen olaylarda eşine sadakatsiz davranarak onu aldatan kadının tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz davacı erkek yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken erkeğin tazminat taleplerinin reddi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir…” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 06.10.2020 T., 2020/3070 E., 2020/4486 K.)
Aldatılan eşin hakları hususunda boşanma avukatına müracaat edebilir, uzman boşanma avukatımız ile iletişime geçebilirsiniz. İnternet sitemizde yer alan tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Avukat Esra Akyıldız Yaşar'a aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanması ve izinsiz olarak alınması durumunda hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. |