MÜDAHALENİN MEN-İ (EL ATMANIN ÖNLENMESİ) DAVALARI

MÜDAHALENİN MEN-İ DAVASI NEDİR?

Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir. El atmanın önlenmesi davası, malikin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini kullanmasını haksız olarak engelleyen durumlara karşı açılan bir davadır. Bu davanın amacı, mevcut el atmaları ortadan kaldırmak ve ileride meydana gelebilecek el atmaları önlemektir. Bu dava, mülkiyet hakkına dayanması sebebiyle ayni bir davadır. Bu dava hem taşınır hem taşınmaz mallar için açılabilir ancak uygulamada taşınırlar açısından bu davaya sık rastlanılmaz.

MÜDAHALENİN MEN-İ DAVASININ ŞARTLARI

- Davayı açan kişinin mülkiyet hakkı sahibi olması gerekmektedir. Müdahalenin men-i davasını yalnızca malik açabilir. Eğer malik ölürse, onun mirasçıları da bu davayı açabilir. 

- Davanın açılabilmesi için kişinin maliki olduğu şey üzerinde haksız bir müdahalenin olması gerekir. Müdahalede bulunan kişinin bu bağlamda hukuki bir dayanağı olmamalıdır. 

- Müdahale halen devam ediyor olmalıdır. Bu davanın açılabilmesi için malın hasara uğraması veya davacının zarar görmesi şartı aranmaz. 

MÜDAHALENİN MEN-İ DAVASININ TARAFLARI

Müdahalenin meni davasının tarafları, davaya konu olan eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan maliktir. Malikin ölmesi halinde davanın tarafı, mirasçılardır.

Paylı mülkiyette, TMK m.693/3 uyarınca “Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir.” Paydaşlardan her biri, haksız el atan üçüncü kişiye veya diğer paydaşlara karşı el atmanın önlenmesi davası açabilmektedir.

Elbirliği mülkiyetinde ise, TMK m.702 hükmü uyarınca “Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.” Nitekim YHGK da bir kararında bu hükümden yola çıkarak her ortağın bu davayı açabileceği sonucuna ulaşmıştır.

Bu davada davalı taraf, dava konusu olan mülkiyet hakkına saldırıda ve müdahalede bulunan kişidir. Bu dava, davalıda kusur aranmadığı için kusur yeteneği bulunmayan bir kimseye karşı da açılabilir.

EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI İSPAT YÜKÜ

El atmanın önlenmesi davasında ispat yükü, kural olarak davacıya aittir. Davacı burada öncelikle mülkiyet hakkını kanıtlamalıdır. Daha sonra ise el atmanın haksızlığını ve hukuka aykırılığını ispat etmesi gerekmektedir. Mülkiyet hakkı, taşınır mal açısından zilyetlikle ve taşınmaz mal açısından tapudaki tescille kanıtlanır. Buna karşın davalı, el atmanın hukuka uygunluğunu ispat ederek davanın reddini sağlayabilir.

EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

El atmanın önlenmesi davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Dava konusunun taşınmaz olması halinde yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi, taşınır ise davalının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

MÜDAHALENİN MEN-İ DAVASI ZAMANAŞIMI

El atmanın önlenmesi davası mülkiyet hakkına dayandığından dolayı ayni bir davadır. Bu sebeple el atmanın önlenmesi davasında herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süre yoktur. Haksız müdahale ve saldırı devam ettiği müddetçe bu dava açılabilir.

MÜDAHALENİN MENİ DAVASININ SONUÇLARI

Davacının el atmanın önlenmesi talebi kabul edildiği takdirde, davalı mevcut el atmaya son vermek veya ileride meydana gelecek haksız el atmadan kaçınmak zorunda kalır. Nihayetinde haksız müdahale ortadan kalkar ve davaya konu olan mal eski haline getirilir.

MÜDAHALENİN MEN-İ DAVASI VE ECRİMİSİL

Ecrimisil, bir malın üzerindeki hak sahibinin rızası olmaksızın üçüncü bir kişi tarafından haksız olarak kullanılması sonucu talep edilen bir tazminattır. Haksız el atma sonucu ortaya çıkan zararların tazminini talep etmek için ayrıca bir ecrimisil davası açılmasına gerek yoktur. Ecrimisil talebi, el atmanın önlenmesi davası ile birlikte de talep edilebilmektedir.

KAL DAVASI

Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur. Ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir. Aynı koşullar altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir. Kal davası, başkasının arazisinde yada başkasının malzemesi kullanılarak yapılan yapıların kaldırılması için açılan davalardır.

MÜDAHALENİN MEN-İ DAVASI YARGITAY KARARLARI

Kal Davasında Kayıt Maliklerinin Taraf Teşkilinin Sağlanması

“…Dosya içeriği ve toplanan delillerden, ... parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın davacı adına kayıtlı olduğu anlaşıldığı gibi; ... Belediye Başkanlığı'nın 12.11.2014 tarihli yazı içeriğine göre de ... parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazda davalı ... dışında, ... da kayıt maliki olarak yer almaktadır. Bilindiği üzere; el atmanın önlenmesi istekli davalar, doğrudan bu eylemi gerçekleştiren kişi ya da kişiler aleyhine açılabilir, davalı sıfatı yükleneceklerin kayıt maliki olmaları aranmaz. Bununla birlikte, davada yıkım isteğinin de bulunması halinde, yıkımı istenen yapı, MK'nin 684 ve 718.maddelerinde yer alan hükümler uyarınca, üzerinde veya altında bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüzü) haline geleceğinden ve taşınmazın mülkiyetine tabi olacağından, ayrıca; yıkım istekli davalarda, yargılama sonucu verilecek karar davada taraf olmayan paydaşları da etkileyeceğinden, anılan taşınmazlardaki tüm kayıt maliklerinin davada taraf olmalarında zorunluluk vardır. Hâl böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler ve açıklamalar doğrultusunda kayıt maliki ... yönünden de taraf teşkili sağlanarak, yapılacak yargılamada hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek karar verilmiş olması doğru değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK' nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK' nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA…” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi T.27.09.2018, 2018/2007 E.,  2018/16413 K.)

Kadastro Öncesi Nedene Dayalı Tapu İptali Ve Tescil, El atmanın Önlenmesi Ve Kal İstemine İlişkin

“…Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 13 parselin davacıya, 30 parselin ise davalıya ait komşu parseller olduğu, 13 parselin kadastro tespitinin 19.10.2006 tarihinde, 30 parselin kadastro tespitinin ise kadastro tespitine itiraz davasının kesinleştiği 25.05.2010 tarihinde nihayete erdiği, davacının 13 parseli, 07.07.2010 tarihinde, davalının ise 30 parseli 06.04.2011 tarihinde satış suretiyle edindiği, davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacıya ait 30 parselin içerisine duvar çektiği, duvardan itibaren 13 parsele doğru 30 parsel içerisinde kalan 51,86 m2’lik bölümün kendi parseline ait olduğu iddiasında bulunduğu, 23.11.2015 tarihli ziraat teknikeri ... ... tarafından düzenlenmiş raporda; anılan bölümün yol olarak kullanıldığının tespit edildiği, ancak kadastro parseli incelendiğinde, burada herhangi bir yolun olmadığı anlaşılmaktadır.

Temyiz karşı davaya yöneliktir. Karşı dava ise mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi ve kal istemlidir. Keşif sonucu alınan 25.11.2015 havale tarihli fen bilirkişisi raporuna ekli krokide; a harfi ile gösterilen kısmın 134 ada 30 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığı, bu parselin ise halen 06.04.2011 tarihinde satış ile alınmak suretiyle davalı-karşı davacı ... adına kayıtlı olduğu sabit olduğuna göre; karşı dava yönünden kabul kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle ret kararı verilmesi doğru olmamıştır…1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA...” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi  T.  14.04.2021, 2019/4059 E., 2021/3512 K.)  

Ecrimisil Davasında Dava Tarihine Kadar Olan Zararın Talebi

“…Açıklanan bu ilke ışığında somut olaya gelince; dosya içerisinde mevcut 05.08.2014 tarihli ziraat mühendisi ve mülk bilirkişisi tarafından hazırlanan rapor incelendiğinde, her ne kadar ilçe tarım müdürlüğünden alınan verilere uygun hesaplama yapıldığı belirtilmiş ise de bu verilerin Mahkemece ilgili müdürlükten sorulmadığı, bilirkişiler tarafından da raporlarına bir suretinin eklenmediği görülmüş, bu yönü ile hesap raporunun denetimi sağlanamamış; bundan ayrı, eldeki dava tarihi 31.01.2014 olmasına karşın bilirkişi raporunda 2014 yılının tümü için ecrimisil hesabı yapılmış, mahkemece de bu miktar üzerinden kabul kararı verilmiştir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlerinde, dosya kapsamındaki bilirkişi raporunun denetime elverişli olmaması ve haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisil davalarında ancak dava tarihine kadar gerçekleşmiş zararın istenebileceği, dava tarihinden sonra gerçekleşmesi muhtemel zararın sonradan açılacak davanın konusunu oluşturacağı, dava tarihinden sonraki kısım için ıslahla dahi ecrimisil istenemeyeceği gözetilmeksizin dava tarihinden sonraki döneme ait ecrimisile hükmedilmesi isabetsiz olup, Mahkemece yazılı şekilde dava tarihinden sonraki kısmı da kapsayacak şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Davalının ecrimisile yönelik temyiz itirazlarının (2) nolu bentte belirtilen sebepler ile kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK' nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA…” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi  T. 25.11.2019, 2018/4321 E., 2019/10434 K.)