|
Haklı bir sebebin varlığı sebebi ile eş ortak konuttan ayrılmış ise, terke dayalı boşanma davası açılamayacaktır. Örneğin; eşlerden birinin tedavi amacıyla yurt dışına gitmesi halinde haklı sebebin var olduğu kabul edilecek ve terke dayalı boşanma davası açılamayacaktır. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Terk sebebi ile boşanma davası açabilmek için eşin ortak konutu terkinin 4. Ayından itibaren ihtar çekilecek, ihtardan 2 ay geçtikten sonra da terke nedeniyle boşanma davası açılacaktır. Kural olarak 6 aylık sürede; eşin terketmesinin ardından 4 ay beklenecek, 4. Ay bitiminde eşe ortak konuta dönmesi için ihtar çekilecek, ihtarın terk eden eşe tebliğinden itibaren 2 ay beklenecek ve ihtarın tebliğinden 2 ay sonra terk sebebiyle boşanma davası açılabilecektir. Bu şekilde 6 aylık süre dolmuş olacaktır. Terk eden eşe ihtar gönderilmesi hususunda 4 ay sınırlaması yoktur. Terk tarihinden itibaren 1 yada 2 yıl geçtikten sonra da ihtarname gönderilebilir. Önemli olan ihtarın tebliğ tarihinden itibaren 2 ay geçmiş olması ve terk tarihinden itibaren en az 6 ayın dolmuş olmasıdır.
Terk sebebiyle gönderilecek ihtarnamede; tarafların isim- soyisim- adres bilgileri, ortak konutun adresi, terk eden eşin ortak konuta dönmesi için gereken para ve açıklaması, terk eden eşin ortak konuta 2 ay içerisinde dönmesi, dönmemesi halinde TMK 164 maddesi gereği boşanma davası açılacağı ihtar edilmelidir. İhtarname içeriğinde; eşin 2 ay içerisinde ortak konuta dönmemesi halinde oluşacak sonuçlar bildirilmelidir.
İhtarnamenin hüküm niteliği taşıması için ihtarname gönderen eşin ortak hayatın devamını istemiş ve bu sebeple ihtarnameyi samimi şekilde göndermiş olması gerekmektedir. Aksi halde terk sebebi ile çekilen ihtar geçersiz kabul edilecek ve boşanma davasının reddine karar verilecektir.
Yargıtay İçtihatlarında belirtildiği üzere, terk sebebi ile boşanma davası ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma davasının beraber açılmış olması halinde, yani genel ve özel boşanma sebeplerinin birlikte talep edilmesi halinde, terk sebebi ile çekilen ihtarın samimi olmadığı kanaatine varılacaktır. Nitekim ihtar gönderen eş, terk eden eşe gönderdiği ihtarname ile evlilik birliğini devam etme niyetinde olduğunu beyan ettiğinden, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olay ve olguları affetmiş nezaket ile karşılamış kabul edilecektir. Bu sebeple açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanan davada; ancak terk sebebi ile çekilen ihtarnameden sonra gelişen ve evliliği temelinden sarsan olaylar sebep gösterilecektir.
"Davacı-karşı davalı müteveffa erkeğin dayanak boşanma dosyasında davalı-karşı davacı kadına 20/12/2005 tarihinde gönderdiği eve dön ihtarı ile kadının ortak konuta dönmesini istediği anlaşılmaktadır. Bu durum, eşin ihtar talep tarihinden önceki kusurlu davranışlarının affedilip, en azından hoşgörüyle karşılandığına ve bu nedenle yeniden birlikte yaşama isteğine ilişkin bir irade açıklaması niteliğindedir. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olamaz. Davacı-karşı davalı müteveffa erkeğin, bu şekilde eşinin ihtardan önceki kusurlarını affettiği, ihtar tarihinden sonrası için de tarafların bir araya gelmedikleri gibi davalı-karşı davacı kadından kaynaklanan boşanmaya sebep olabilecek nitelikte yeni bir olayın varlığının da kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle iken sağ kalan eşin (davalı-karşı davacı kadının) boşanmaya sebebiyet verecek kusurunun bulunmadığının tespitine karar verilecek yerde yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/2125 E., 2020/3438 K.) |
"Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde, ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ise, istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtarın da sonuçsuz kalması halinde terk edilen eşin, boşanma davası açabileceğini hükme bağlamıştır. Davacı erkek 01.07.2014 tarihinde ihtar isteğinde bulunmuş, istek doğrultusunda verilen karar davalı kadına 22.07.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, aradan yasanın aradığı iki aylık süre geçtikten sonra 07.02.2017 tarihinde boşanma davası açılmıştır. Tarafların devam eden ayrılıklarını nihayete erdirmek isteyen davacı erkek tarafından eve dönmesi için usulüne uygun şekilde yapılan ihtara icabet etmeyen davalı kadın, eve dönmemekte haklılığını ispatlayamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında; mahkemece, Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi uyarınca davacı erkeğin davasının kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/5723 E., 2019/12399 K.) |
"Mahkemece "Koca terke dayalı dava açtıktan sonra, karşılık dava olarak kadın evlilik birliğinin sarsılmasına dayalı boşanma isteğinde bulunmuştur. Kadının fiili ayrılığın üzerinden uzunca bir süre geçtikten sonra terke dayalı dava dilekçesinin kendisine ulaşması üzerine bu davayı açması dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Davalı-karşı davacı kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası açması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya yöneliktir" şeklinde gerekçe ile kadının karşı davasının reddine karar verilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların fiilen birlikte yaşadığı dönemlerde, davacı-karşı davalı erkeğin eşi için "Kız değil” şeklinde aşağılayıcı beyanlarda bulunduğu, birlik görevlerini ihmal ettiği, eşini kendi babası vasıtası ile anne ve babasının yanına gönderdiği, kızını istemiyorum dediği, doğum sırasında ve sonrasında eşi ve çocuğu ile ilgilenmediği gibi ortak çocuğu görmeye dahi gelmediği, çocuğun ve eşinin ihtiyaçlarını karşılamadığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK m. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davalı karşı davacı kadın tarafından açılan davanın reddi doğru bulunmamıştır. Ne var ki, bu husus da ilk inceleme sırasında gözden kaçırılmıştır. Bu sebeple, davalı-karşı davacı kadının, reddedilen davasına yönelik temyiz itirazları da yerinde olup, temyiz edilen hükmün bu yönden de bozulması gerekirken, yazılı şekilde onanması isabetsiz olup, davalı-karşı davacı kadının reddedilen davasının ilişkin karar düzeltme talebi açıklanan sebeple yerinde görülerek kabulüne karar vermek gerekmiş, neticeten Dairemiz ilamının onamaya ilişkin bölümünün her iki dava yönünden kaldırılmasına; hükmün erkeğin davasının kabulü ve kadının davasının reddi yönlerinden açıklanan sebeplerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.”(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/5550 E., 2019/9240 K.) |
"Dosya içinde mevcut belgelere göre davacı erkek tarafından daha önce 08.03.2005 tarihinde TMK’nun 166/1 hukuksal sebebi ile açılan davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile reddedilmiş ve karar 18.06.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Red kararının kesinleşmesinden sonra 09.08.2008 tarihinde yine erkek tarafından terk ihtarı çekilmiş ve akabinde TMK 164 maddesine göre terk hukuki sebebi ile boşanma davası açılmıştır. Açılan bu ikinci davada ilk derece mahkemesi davanın kabulü ile tarafların boşanmasına karar vermiş ancak kadın tarafından temyiz edilen bu karar, ihtarın usulüne uygun olmaması nedeniyle reddi gerekirken kabulü hatalı olduğu gerekçesi ile bozulmuştur. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, yukarıda belirtilen davalardan sonra tarafların bir araya gelmediği anlaşılmaktadır. O halde erkek tarafından çekilen ihtar ile ihtardan öncesinde meydana gelen olayların affedildiği, sonrasında da birlikte yaşam kurulamadığı, zaman zaman kadının erkeğin evine giderek temizlik ve diğer işlerini yaptığı, en son erkeğin kızının eve yerleşmesinden sonra kadının erkeğin evine gitmediği bu nedenle kadına kusur yüklenilmesi doğru olmamıştır. O halde davacı mirasçılarının kusur tespitine yönelik taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/1992 E., 2019/6881 K.) |
"Terk sebebine dayanan boşanma davasının kabul edilebilmesi için terk eden eşin evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk etmesi ve usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmemiş olması zorunludur. Terk eden eş dönmemekte haklı ise terk sebebiyle boşanma kararı verilemez (TMK md 164). Davacı-karşı davalı erkeğin, mevcut akıl hastalığı nedeniyle eşine sürekli saldırgan davranışlarda bulunduğu, eşiyle maddi ve manevi ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı kadın eve dönmemekte haklıdır. Erkeğin terk sebebine dayalı boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/15881 E., 2018/7282 K.) |
Boşanma davaları, terk nedeniyle boşanma hususunda ve boşanma avukatı hakkında detaylı bilgi almak için uzman boşanma avukatı olan Avukat Esra Akyıldız Yaşar ile iletişime geçebilirsiniz.
İnternet sitemizde yer alan tüm makale ve içeriklerin telif hakkı AKYILDIZ HUKUK BÜROSU avukatlarından AVUKAT ESRA AKYILDIZ YAŞAR’a aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanması ve izinsiz olarak alınması durumunda hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.