UYUŞTURUCU MADDE VE UYARICI MADDE NEDİR? |
Madde bağımlılığı Dünya Sağlık Örgütünün, 11. revizyonunu yayımladığı Uluslararası Hastalık Sınıflandırması El Kitabı’nda (ICD-11) madde kullanımına bağlı bozukluklar adı altında sınıflandırılmaktadır. Vücuda alındığında davranışların değişmesine, ruh ve beden üzerinde değişikliklere sebep olan kimyasal maddeler, bağımlılık yapıcı maddeler olarak adlandırılır. Tıp literatüründe bu maddelere psikoaktif madde denilmektedir.
Uyuşturucu madde, beyin işlevlerini ve tüm bedensel faaliyetleri etkileyerek zaman içerisinde kalıcı hasarlara sebep olmaktadır. Legal yada illegal uyuşturucu yada uyarıcı özelliği olan, bağımlılığa sebep olan tüm maddeler “uyuşturucu madde” niteliği taşır.
Uyarıcı madde ise, uyarıcı özelliğe sahip maddelerdir. Uyarıcı madde, doğal olan uyuşturucuları ve yapay olan bazı tür maddeleri ayırmak için kullanılan bir kavramdır. 5237 sayılı TCK 188 maddesinde uyuşturucu ve uyarıcı madde kavramına da yer vermiştir.
TCK 188Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti Suçu(1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve ikibin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye'de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir. (3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz. (4) (Değişik: 27/3/2015-6638/11 md.) a) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması, b) Üçüncü fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi, hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır. (5) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır. (6) Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/22 md.) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. (7) Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, sevk eden, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2)(3) (8) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. |
UYUŞTURUCU MADDE İMAL ETME SUÇU |
İmal; kelime anlamı olarak ham maddeyi işleyip mal üretme, yapım anlamlarındadır. İmal kavramı; Türkiye tarafından 27 Aralık 1966 tarihinde imzalanan 1961 tarihli “Uyuşturucu Maddelere Dair Tek Sözleşmesi”nin 1. maddesinde tanımlanmıştır. Uyuşturucu madde imal etme suçu; istihsal hariç, uyuşturucu madde elde edilmesini mümkün kılan bütün işlemleri ifade eder ve uyuşturucu maddelerin artırılması ve diğer uyuşturucu maddelere dönüştürülmesi işlemlerini kapsar.
UYUŞTURUCU MADDE İTHAL ETME SUÇU |
1961 tarihli “Uyuşturucu Maddelere Dair Tek Sözleşmesi” nin 1. Maddesinde ithal; uyuşturucu maddelerin maddeten bir memleketten diğerine veya aynı memleketin bir ülkesinden diğerine nakledilmeleri olarak tanımlanmıştır. “Uyuşturucu madde İthali suçunun oluşması bakımından uyuşturucu maddenin kara, deniz veya hava yoluyla ülkeye sokulması önem taşımadığı gibi, söz konusu maddenin taşınmasında otomobil, tren, gemi, uçak gibi araçların kullanılması veya bu türden bir maddenin postaya verilmesi ya da yaya olarak getirilmiş olması, insan vücudu üzerinde veya boşluklarında taşınması önemli değildir.” (TBB Dergisi, Türk Ceza Kanunu’nda Uyuşturucu Madde İmal, İthal Ve İhraç Suçları)
UYUŞTURUCU MADDE İHRAÇ ETME SUÇU |
1961 tarihli “Uyuşturucu Maddelere Dair Tek Sözleşmesi” nin 1. maddesinde ihraç, uyuşturucu maddelerin bir ülkeden başka bir ülkeye veya aynı ülkenin bir bölgesinden diğer bölgelerine nakledilmesi şeklinde tanımlanmıştır. Uyuşturucu madde ihraç etme suçunun oluşabilmesi için, uyuşturucu maddenin gümrük kapısından geçmesi gerekmektedir. Eğer ki uyuşturucu madde, gümrük kapısından geçemeden önce gümrük sahası içerisinde yakalanırsa, bu durumda uyuşturucu madde ihraç etme suçuna teşebbüs söz konusu olacaktır.
UYUŞTURUCU MADDE SATMA, SATIŞA ARZ ETME, SATIN ALMA SUÇU |
Uyuşturucu madde ticareti suçu, uyuşturucu maddenin bedel karşılığında bir başkasına devrini ifade etmektedir. Uyuşturucu maddenin satışa arz edilmesi suçunda ise, uyuşturucu maddenin satışı için yapılan birtakım hazırlıklar söz konusudur. Uyuşturucu madde Satın alma suçunda ise, ticari amaç güderek uyuşturucu maddeyi satın alma söz konusudur.
UYUŞTURUCU MADDEYİ BAŞKASINA VERME SUÇU |
Uyuşturucu maddeyi bir başkasına verme, yani uyuşturucu madde temin etme suçunda; bir kimsenin elinde bulunan uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi bir başkasına vermesi söz konusudur. Ancak burada bir bedel karşılığı verme, satış durumu yoktur. Bu suçta önemli olan, uyuşturucu maddenin satış amacı dışında başkalarına verilmesidir.
UYUŞTURUCU MADDEYİ SEVK VEYA NAKLETME SUÇU |
Uyuşturucu maddeyi sevk veya nakletme suçunda, uyuşturucu maddenin bir başkasına verilmesi amacıyla bir yerden başka bir yere götürülmesi söz konusudur. Sevk veya nakli yapılan bu maddeler kullanım miktarındaysa, burada şahsi kullanım amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçu oluşmuş olur.
UYUŞTURUCU MADDE KABUL ETME VE BULUNDURMA SUÇU |
Uyuşturucu maddeyi kabul etme suçu; bir kimsenin, başkasına ait uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi şahsi kullanım dışında bir amaç ile almasıdır. Bu suçta, alınan madde karşılığında herhangi bir bedel ödenmesi söz konusu değildir.
Uyuşturucu Madde Bulundurma suçu ise; bir kimsenin, kendisine veya başkasına ait uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi şahsi kullanımı dışında elinde tutmasıdır. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi şahsi kullanım sınırlarının üstünde bir miktarda elinde bulunduran, ancak diğer uyuşturucu ticareti suçlarını işlediği belirlenemeyen kimse, TCK 188/3 maddesi uyuşturucu madde kabul etme ve bulundurma suçunu işlemiş olacaktır.
UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇUNUN MANEVİ UNSURU |
Uyuşturucu madde ticareti suçları, kasten işlenebilen suçlardandır. Fail bu suçun ne olduğunu bilerek ve isteyerek bu suçu işler. Bu suçların taksirli hali kanunda düzenlenmemiş olup, taksirle işlenmeye elverişli değildir. Uyuşturucu ticareti suçunun manevi unsuru kasttır.
UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ VE UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA SUÇU |
Uyuşturucu maddeyi kişisel kullanma amacıyla bulundurma suçu, TCK madde 191’ de düzenlenmiştir. Fiilin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturacağının belirlenmesinde etkin rol oynayan husus, sanığın amacıdır. Uyuşturucu madde bulundurmanın kullanma amacına yönelik olup olmadığının tespit edilmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı ölçütler bulunmaktadır. Bu ölçütlerden ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma ya da devir veya tedarik etme hususunda herhangi bir davranış içerisine girip girmediği, ikincisi; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Şahsi kullanımı için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Uyuşturucu maddenin çok sayıda ve özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde bulunması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartı sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yer veya yakınında hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirti olacaktır. Kabul edilen üçüncü ölçüt ise bulundurulan uyuşturucu veya uyarıcı madde miktarıdır. Şahsi kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliği, cinsi ve kalitesi ile somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilmektedir.
Adli Tıp Kurumu tarafından esrar kullananların her defasında bir ila bir buçuk gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebilecekleri değerlendirilmektedir. Yine esrar kullanma alışkanlığı olanların, birkaç aylık ihtiyacı karşılayabilecek miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında ya da kolay ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre esrar kullanan faillerin, olağan sayılan bir süre içerisinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları durumunda, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı, ancak uyuşturucu maddenin ticaret amacıyla bulundurulduğuna ilişkin başkaca somut delil yoksa şahsi ihtiyaç ya da daha az miktarda uyuşturucu madde bulundurulmasının kullanmak amacı taşıdığı kabul edilmelidir.” -Yargıtay Ceza Genel Kurulu T. 22.10.2013, 2012/10-1335 E.,2013/423 K.
UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ ETKİN PİŞMANLIK |
Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçu bakımından etkin pişmanlık, TCK madde 192’de düzenlenmiştir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.
Uyuşturucu madde ticareti suçunda failin etkin pişmanlık nedeniyle indirimden yararlanabilmesi için kendi suçunun ortaya çıkmasına ya da suç ortaklarının yakalanmasına yardım ve hizmet etmiş olması gerekmektedir. Suç ortakları kavramı uyuşturucu madde suçuna katılan ya da başka bir uyuşturucu madde ile ilgili suç işleyen kimse olarak anlaşılmalı; "yakalanması" sözcüğü de, "suç ortaklarının yakalanması ya da kim olduğunun belirlenmesi" olarak kabul edilmelidir. Fail suç ortağının, uyuşturucu maddeyi satın aldığı veya sattığı kişinin ya da başka bir uyuşturucu madde suçu işleyen kişinin yakalanmasına ya da kim olduğunun belirlenmesine katkıda bulunduğunda indirimden yararlanacaktır. Failin kendi suçunun ya da suç ortaklarının ortaya çıkmasına yönelik olarak verdiği bilginin yardım ve hizmet niteliğinde kabul edilebilmesi için, hizmet ve yardımın konusu olan bilgilerin doğru olmasının yanında, hizmet ve yardımın sonuca etkili ve yararlı olması da gerekmektedir.
Yakalanan kimsenin uyuşturucu maddeyi açık kimliğini bilmediği bir şahıstan aldığını söylemesi ya da hayalî isimler vermesi veya daha önceden uyuşturucu işine karıştığını bildiği kişinin adını vermesi etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için yeterli görülmemeli, failin bildirdiği kişi yakalanmış ise mahkûm edilmiş olması ya da yakalanamamışsa kimliği ve varlığının belirlenmesi, failin bildirdiği kişiye suç atması için bir neden bulunmadığının anlaşılması, mevcut delillerin o kişinin suçluluğunu kabule yeterli bulunması ve verilen bilginin daha önce görevliler tarafından öğrenilmemiş olması durumlarında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Değinilen bu hallerin dışında, failin üzerinde kullanım miktarı içerisinde uyuşturucu ve uyarıcı madde ile yakalanmış olması halinde başka bir şekilde satış için hazırlandığı anlaşılmayan maddeyi satmak için bulundurduğunu bildirmesinde de, uyuşturucu ve uyarıcı madde satmak suçundan etkin pişmanlık koşullarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.”–Yargıtay Ceza Genel Kurulu T. 13.03.2018, 2017/379 E.,2018/81 K.
UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ ZİNCİRLEME SUÇ |
Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma” suçu, madde metninden de açıkça anlaşıldığı gibi seçimlik hareketli suçlardandır. Suçun oluşması için bu seçimlik hareketlerden birisinin gerçekleşmesi yeterlidir. “Sevk etme”, “nakletme”, “satın alma”, “kabul etme” ve “bulundurma” eylemleri bakımından failin kastı önem taşımaktadır. Söz konusu seçimlik hareketler yönünden uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçunun oluşumu için “kullanma dışında bir amaçla” hareket edilmesi gereklidir. Seçimlik hareketli suçlarda, hareketlerden birkaçının birden yapılması birden çok suç işlenmesi anlamına gelmez. Bu gibi hâllerde de ortada tek bir suç vardır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, suçun konusunu oluşturan maddenin aynı olmasıdır. Hareketlerin seçimlik olma özelliği aynı uyuşturucu veya uyarıcı madde için geçerlidir. Failin, değişik zamanlarda aynı veya farklı kişilere maddede öngörülen seçimlik hareketlerden herhangi birisini gerçekleştirmesi hâllerinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması söz konusu olacaktır. Failin işlemeyi kast ettiği uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun konusunu oluşturan maddenin, öngörülen seçimlik hareketlerden herhangi birisinin gerçekleştirilmesi sonrasında tüketilmesinin ardından, yeniden uyuşturucu madde temin etmesi hâlinde zincirleme suçun değil, gerçek içtima kuralı gereğince ayrı ayrı suçların oluştuğunun kabulü gerekmektedir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu T. 18.02.2021, 2017/935 E., 2021/43 K.)
UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇUNDA HUKUKA AYKIRI DELİL |
Uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti suçunda, suç unsuru delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesi gerekmektedir. Hukuka aykırı olarak ele geçirilen deliller, ceza yargılamasında hükme esas alınamaz. Özellikle soruşturma aşamasında kolluk tarafından yapılan aramalar ve bu aramalar neticesinde elde edilen deliller hukuka aykırı olmaktadır.
Hukuka aykırı arama, arama karar veya emrinin ya da aramanın icrasının hukuka aykırı olmasıdır. Hukuka aykırılık, bir hukuk kuralının uygulanmaması ya da yanlış uygulanmasıdır. Usulüne uygun yapılan aramanın belirli esasları bulunmaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.6.2018 tarih, 2016/20-761 Esas ve 2018/305 numaralı kararında; usulüne uygun yapılan bir aramanın esaslarına uyulmaksızın elde edilen deliller hukuka aykırı delil niteliğinde olup, hükme esas alınamayacağı belirtilmiştir. Gözle görülen yada açıkta bulunan şeyler aramanın konusunu oluşturmaz.
Genel emniyet ve asayişin korunması ile tehlikelerin önlenmesi amacıyla başvurulan önleme araması; 2559 Sayılı PVSK' nun 9 ve Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 18-26. maddelerinde düzenlenmiş olup Yönetmeliğin 19. maddesinde; "Millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla yapılan arama işlemidir" şeklinde tanımlanmıştır. Önleme araması ancak kanunda öngörülen yerlerde yapılabilir. 2559 Sayılı PVSK' nun 9. maddesinde somut ve yakın bir tehlikenin baş gösterebileceği alanlar esas alınmak suretiyle önleme araması yapılabilecek yerler tek tek sayılmış olup buna göre önleme araması;
1-)2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerde veya yakın çevresinde,
2-)Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresinde,
3-)Halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde,
4-)Eğitim ve öğretim özgürlüğünün sağlanması için her derecede eğitim ve öğretim kurumlarının idarecilerinin talebiyle ve kurumun imkânlarıyla önlenmesi mümkün görülmeyen olayların çıkması ihtimali karşısında rektör, acele hâllerde de dekan veya bağlı kuruluş yetkililerinin kolluktan yardım istemeleri hâlinde, girilecek yükseköğretim kurumlarının içinde, bunların yakın çevreleri ile giriş ve çıkışlarında,
5-)Umumî veya umuma açık yerlerde,
6-)Her türlü toplu taşıma araçlarında, seyreden taşıtlarda yapılabilecektir.
Konutta, yerleşim yerinde, kamuya açık olmayan işyerlerinde ve eklentilerinde hiçbir şekilde önleme araması yapılması mümkün olmayıp bu yerlerde şartları varsa ancak adli arama yapılabilir. Önleme araması sonucunda bir suç unsuruna veya deliline rastlanırsa koruma altına alınacak ve durum Cumhuriyet Başsavcılığına derhâl bildirilerek elkoyma işlemini gerçekleştirmek üzere Cumhuriyet savcısından yeni bir yazılı emir istenecektir. Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde kolluk âmirinin yazılı emriyle de elkoyma yapılabilecektir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulmalıdır.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin "Durdurma ve kontrol işlemleri" başlıklı 27. Maddesine göre; Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, 'umma' derecesinde makul şüphe bulunmalıdır. Kolluk görevlisi, tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde eder veya kişinin silâhlı olduğu ve hâlen tehlike yarattığı kanaatine varırsa kişi durdurulabilir. Somut emarelerle desteklenen şüphe bulunmadan, süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma ve kontrol işlemi yapılamaz. Bu maddede yazılı işlemler gece de yapılabilir.
Şüpheli ya da sanığın ya da delillerin yahut müsadere edilecek eşyaların ele geçirilmesi amacıyla yapılan araştırma işlemi olan adli arama, elkoyma ile birlikte 5271 Sayılı CMK' nun 116-134, 2559 Sayılı PVSK' nun 2, Ek 4, Ek 6, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 9 ve Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 5-17. maddelerinde düzenlenmiş olup Yönetmeliğin 5. maddesinde; "bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir" şeklinde tanımlanmıştır. Arama tedbirine başvurulabilmesi için şu üç ön şartın birlikte bulunması gerekmektedir:
1-) Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması,
2-) Görünüşte haklılık,
3-) Ölçülülük.
Aramaya konu olabilecek yerler şüphelinin veya sanığın yahut diğer bir kişinin üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerdir. Adli aramanın günün her saatinde yapılması mümkün olmakla birlikte konutta, iş yerlerinde ve diğer kapalı yerlerde aramanın kural olarak gündüz yapılması gerekir. Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalar hariç, söz konusu yerlerde gece vakti arama yapılamayacaktır. Arama kararı verilebilmesi için aramanın konusunu oluşturan kişi veya şeylerin, arama yapılacak yerde bulunduğu hususunda belli bir şüphenin olması gerekir. Kanun aranacak kişinin suçla ilgisine göre, bu şüphenin yoğunluğunu farklı şekillerde düzenlemiş ve suçla ilgisi olmayan kişiler nezdinde aramayı daha sıkı koşullara tâbi kılmıştır. CMK' nun 116. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hâline göre şüpheli veya sanıkla ilgili yapılacak aramalarda arama sonunda şüpheli veya sanığın yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe bulunmalıdır. Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 6. maddesine göre makul şüphe; hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir.
CMK' nun 117. maddesi uyarınca, suç işleme şüphesi altında olmayan diğer kişilerin de üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya kendisine ait diğer yerleri, şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla aranabilecektir. Arama kararı veya emrinin belli bazı bilgileri içermesi zorunludur. (CMK m.119/2) Arama karar veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, açıkça gösterilmelidir. Arama kural olarak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabilecektir. Ancak konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda sadece hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılması mümkündür. Arama işlemi kural olarak hakim kararına dayanılarak yapılmakta ise de şartları oluştuğunda Cumhuriyet savcısı veya kolluk amirinin yazılı emri ile de arama yapılabilmektedir. Ancak bazı durumlarda hakim kararı ve yazılı arama emri bulunmasa dahi arama yapılabilecektir. Bu hâller olayın özelliğinden veya kanun hükmünün verdiği arama yetkisinden kaynaklanabileceği gibi arama emri almaya imkân bulunmaması nedenine de dayanabilir. Bu durumlarda kolluk görevlileri, bir arama kararı veya emri beklemeden arama yapmak, delilleri elde etmek ve failleri yakalamakla görevlidir.
Suç ihbarı alan polis olay yerine intikal, olay yerindeki delillerin tespit edilmesi, olay yerinin koruma altına alınması, delillerin kaybolmaması veya bozulmaması için gereken tedbirleri alır. Sonrasında uygulanan tedbirleri ve yakalanan şahısları derhal Cumhuriyet Savcısına bildirir. Cumhuriyet Savcısının talimatı ile olayın aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemini gerçekleştirir. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin "Karar alınmadan yapılacak arama" başlıklı 8. maddesi
a)Hakkında tutuklama kararı veya yakalama emri veya zorla getirme kararı bulunan kişi ile hakkında gıyabî tutuklama kararı verilen kaçak yakalandığında üstünde,
b-)Hâkim kararı veya Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile veya kolluk tarafından doğrudan yakalanan kişinin, kendisine, başkalarına veya yakalama işlemini yapan kolluk görevlilerine zarar vermesini önlemek amacıyla yapılacak kaba üst aramasında,
c-)Gözaltına alınan kişinin, nezarethaneye konmadan önce yapılan üst aramasında,
d-)Herhangi bir sebeple hukuka uygun şekilde yakalandıktan sonra kolluk güçlerinin elinden kaçmakta olan kişilerin veya işlenmekte olan veya henüz işlenmiş olan veya pek az önce işlendiğini gösteren belirtilerin olduğu suçun failinin yakalanması amacıyla takibi sırasında girdikleri araç, bina ve eklentilerinde yakalanması amacıyla yapılacak aramalarda,
e-) 1)4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 17. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, kaçak eşya, her türlü silâh, mühimmat, patlayıcı ve uyuşturucu maddelerin bulunduğu şüphe edilen her türlü kap, ambalaj veya taşımaya yarayan diğer araçlarda hemen yapılan aramalarda,
2-)4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 17. maddesinin altıncı fıkrası kapsamında gümrük salonları ve gümrük kapılarında kaçak eşya sakladığından kuşkulanılan kişilerin gümrük kontrolü amacıyla gümrük görevlilerince aranmasında;
3-)4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 18. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, 27/10/1999 tarihli ve 4458 Sayılı Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden gümrük bölgesine girmek, çıkmak veya geçmek ve bu yerlerde rastlanacak kişi ve her nevi taşıma araçlarının yetkili memurlar tarafından durdurulmasında ve bu kişilerin eşya, yük ve üzerleri ile varsa taşıma araçlarının aranmasında,
f-)5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 24. maddesindeki kanunun hükmü ve âmirin emrini yerine getirme, 25. maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ve 26. maddesindeki hakkın kullanılması ve diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü hâlinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için” şeklinde olup bu durumlarda arama kararı alınmasına gerek yoktur.
UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİNDE GİZLİ SORUŞTURMACI (AJAN PROVOKATÖR) |
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin, “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (ç) bendi uyarınca gizli soruşturmacı; “Gerektiğinde örgüt içine sızmak, gözetlemek, izlemek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve örgütün işlediği suçlarla ilgili iz, eser, emare ve delilleri toplamak ve muhafaza altına almakla görevlendirilen kamu görevlisini” ifade etmektedir. Gizli soruşturmacı, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçuyla ilgili olarak uygulanabilmektedir. Gizli soruşturmacı, TCK madde 139’da düzenlenmiştir.
"...CMK' nın 139. maddesi uyarınca gizli soruşturmacı tedbirine ancak, CMK' nın 139. maddesinde sayılan katalog içerisinde yer alan suçu işleyen örgüt ve örgüt mensubu suçlu aleyhine başvurulabileceği ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenmeyen suçlar yönünden gizli soruşturmacı görevlendirilemeyeceğinden parada sahtecilik, uyuşturucu madde ticareti ile fuhuş gibi suçlarda faile ulaşmak ve delil elde etmek amacıyla kolluk görevlisinin kimliği gizlenerek delil toplanmasının hukuka uygun olup olmadığı ile bunun hangi hallerde hukuka uygun sayılacağının tespiti gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.05.2015 tarih, 2014/10-454 esas, 2015/156 sayılı kararında CMK' nın 139. maddesi dışındaki suçlar yönünden de kolluk görevlilerinin CMK' nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet Savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delilleri toplamak amacıyla alıcı rolüne girerek suça azmettirmeden ve teşvik etmeden şüpheliden uyuşturucu madde satın almasını mümkün görmüştür. Aynı kararda bu durumda görev yapan görevlinin gizli soruşturmacı değil 'gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi' olduğunu, suça teşvik etmeden veya azmettirmeden elde ettiği delillerin hukuka uygun olacağına hükmetmiştir. AİHM de verdiği kararlarda gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi yöntemine başvuru halinde, yapılan başvuruları AİHM'nin 6. maddesi kapsamında ele almaktadır. YCGK kararı, AİHM kararları ve CMK' daki düzenlemeler uyarınca, gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisinin elde ettiği delillerin hukuka uygun kabul edilebilmesi için aşağıda belirtilen koşulların varlığı aranmalıdır:
a. Gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi hiç bir zaman kışkırtıcı ajan gibi hareket etmemeli, önceden failde bulunmayan suç işleme kastı oluşturularak, fail suç işlemeye azmettirilmemeli. '...Her ne kadar organize suçlardaki artış uygun önlemler alınmasını gerektirse de adil yargılamadan vazgeçilmemelidir. Bu nedenle amaca ulaşmak uğruna adil yargılama hakkı feda edilerek polisin kışkırtması sonucu elde edilen delilin kullanılması meşru değildir..., ...Somut olayda polis memurlarının faili suça kışkırttığı ve olayda onların müdahalesi olmadan da suçun işlenmiş olacağına dair hiçbir bulgu öne sürülmediğinden polis memurlarının hareketlerinin onların gizli ajanlığının ötesine geçtiğinin ve adil yargılama hakkının ihlal edildiğinin kabulü gerekir... (Teixeria de Castro/Portekiz davası, Başvuru No:44/1997/828/1034)'
'Mahkemelerce sadece gizli görevlinin tutanaklarına dayanarak değerlendirme yapılmamalıdır, tutanaklar başka sonuca götürecek unsurlarla teyit edilmelidir..., ...Sanık suç işleme potansiyeline sahip bir kişi olsa bile somut olayda görevlinin müdahalesinden önce failin suç işleme hazırlığında olduğunun başka delillerle desteklenmesi gerekir. Yani failin müdahale olmadan suçun işleyeceğinin başka delillerle kanıtlanması gerekir. (Hun-Türkiye davası, Başvuru no:17570/04)'
b. CMK 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan bir görevlendirmenin bulunması gerekir.
CMK' nın 160 ve 161. maddeleri uyarınca Cumhuriyet Savcısının gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisine bu emri yazılı veya acele hallerde sözlü olarak vermesi gerekir. Cumhuriyet Savcısının yazılı veya sözlü emri olmadan yine CMK' nın 161/2. maddesi uyarınca adli kolluk görevlisinin Cumhuriyet Savcısına bilgi vermeden kimliğini gizleyerek adli işlem yapması hukuka aykırı olup elde ettiği delil de hukuka aykırı olduğundan, CMK' nın 216/3. maddesi hükme esas alınamaz. Kimliğin gizlenerek adli işlem ifası olağan bir işlem olmayıp ikincil bir tedbirdir. Bu tedbirin gerekliliği ve orantılılığının mutlaka Cumhuriyet Savcısı tarafından denetlenmesi gerekir.
AİHM Hun-Türkiye davasında bu konuya şöyle temas etmiştir. 'AİHS sınırları belirlendiğinde ve güvence altına alındığında gizli ajanla müdahaleye tolerans gösterebilir. AİHM İsviçre-Lüdi kararında, İsviçre makamlarının Alman polisi tarafından haberdar edilmesi ve olayın soruşturma hakiminin bilgisi dahilinde yürütülmesi nedeniyle 6. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. (Lüdi-İsviçre kararı başvuru No:12433/86)
c.Kolluk görevlisinin tutanağı delil olarak kabul edildiğinde, diğer delillerle birlikte tutanağa da dayanılıyorsa mutlaka tutanak düzenleyiciler dinlenilmeli, sanığa, tutanak ve düzenleyicilerin anlatımlarına karşı savunma yapma imkanı verilmelidir.” –Yargıtay Ceza Genel Kurulu T.01.07.2021 2018/323 E.,2021/330 K
UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU YARGITAY KARARLARI |
Uyuşturucu Madde İhraç Etme Suçu Teşebbüs
“…Sanığın, Kazakistan'a gitmek üzere Atatürk Havalimanı'na geldiği, gümrük beyanından önce dış hatlar gidiş katında güvenlik kontrolünden geçtiği sırada durumundan şüphelenilmesi üzerine yakalandığı ve yapılan kontroller sonucunda çoraplarının içerisine saklanmış JWH-210 maddesinin ele geçirildiği anlaşılmakla; uyuşturucu madde ihraç etme suçunun icra hareketinin başlamadığı ve henüz gümrük sahasına girmemesi nedeniyle bu suça teşebbüsün söz konusu olmadığı, sanığın eyleminin tamamlanmış uyuşturucu madde nakletme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında uyuşturucu madde ihraç etmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması, ……Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazı bu nedenlerle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA…” (Yargıtay 20. Ceza Dairesi T.15.01.2019, 2015/13428 E., 2019/309 K.)
“…Sanık aleyhine mahkumiyetine yeter delil bulunmadığı aşamada, ikametinin bodrum katında ele geçen uyuşturucu maddelerin kendisine ait olduğunu söyleyerek beyanı ile suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım ettiği anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA…” (Yargıtay 10. Ceza Dairesi T.08.12.2021, 2020/13093 E., 2021/13163 K.)
“…Sanığın, kendisiyle aynı birlikte er olarak askerlik görevini yapmakta olan Yaşar'ın talebi üzerine ve ona vermek amacıyla, hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen Sedat'tan 16.07.2010 tarihinde 0,053 gram ve 17.07.2010 tarihinde 0,457 gram olmak üzere iki kez esrar temin ettiği, böylece “uyuşturucu madde temin etme” suçunu TCK’nın 37. maddesi kapsamında “fail“ olarak işlediği gözetilmeden, "yardım eden" sıfatıyla cezasından TCK’nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.”(Yargıtay 10. Ceza Dairesi T.08.07.2014, 2012/28215 E., 2014/5248 K.)
“…Somut olayda, sanık ve yanındaki arkadaşı ...hakkında istihbari bilgi bulunması nedeniyle failleri belli olan bir suçun işlendiği konusunda şüphe oluşmuştur. CMK' nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde "adli arama kararı" alınmadan, arama yapılması hukuka aykırıdır. Bu arama sonucu bulunan uyuşturucu madde ise hem "suçun maddi konusu" hem de "suçun delili" olup "hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden hükme esas alınamaz." Sanık açısından hukuka uygun olarak elde edilmiş bir uyuşturucu veya uyarıcı madde olmadığından, isnat olunan suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin hukuka aykırı yöntemle elde edilmesi nedeniyle hükme esas alınamayacağı ve buna bağlı olarak suçun unsurunun oluşmayacağı gözetilerek, sanık hakkında arama yapılmadan önce alınmış adli arama kararının ya da yazılı arama emrinin olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi… Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA...” (Yargıtay 20. Ceza Dairesi T.16/02/2016 2015/14678 E.,2016/809 K.)
“…22.09.2010 tarihinde saat 17.00 sıralarında görevlerini ifa etmekte olan kolluk görevlilerinin, Şirinevler Mahallesi,..... Caddesi üzerinde durumlarından şüphelendikleri sanıklar.....ve .....'yi fiziki takibe aldıkları, aynı cadde üzerinde bulunan telefon kulübelerine yanaşan sanıklardan Ömer'in kulübe içerisine girdiği ancak görüşme yapmadan ayrıldığını, daha sonra sanıkların Şirinevler Meydanında bulunan bir büfedeki kontörlü telefon ile görüşme yaptıklarını, görüşme sonrasında..... Caddesini takiben..... istikametine yöneldiklerini, sanıkların aşırı tedirgin hâl ve hareketlerde bulunduklarını gören görevlilerin,..... Caddesi, 5. Sokak girişinde sanıkları durdurdukları, kimlik tespiti sırasında sanık ...'in, yanında bulunan sanık ...'nin omzunda asılı bulunan spor çantaya baktığı ve tedirgin davranışlar sergilediğini görmeleri üzerine, sanık ...'ye çantada ne olduğunu sordukları sırada sanık ...'in “Abi çanta benimdir, vallahi de çantada bir şey yok, bırakın bizi gidelim” şeklinde cevap verdiği, inceleme yapmak için çantayı isteyen görevlilerin sanıkların çantayı rızalarıyla teslim etmeleri sonrasında yaptıkları aramada içerisinde esrar bulunan suç konusu (2) paketi görüp muhafaza altına aldıkları olayda;
Uyuşturucu maddelerin, sanık ...'in kendisine ait olduğunu söylediği ve diğer sanık ...'nin omzunda asılı bulunan, adı geçenlerin eşyası niteliğindeki spor çanta içerisinde yapılan aramada gerçekleştirilen işlemin PVSK' nın 4/A maddesi kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirilme anına kadar suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, üzerlerinde yoklama veya araçlarında kontrol yapılan kişilerin yanlarında bulunan valiz veya çantalarında gerçekleştirilecek arama işlemi için, CMK' nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca hâkimden karar veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınması ya da PVSK' nın 9. maddesi gereğince usulüne uygun olarak alınmış bir önleme araması kararının gerekli olduğu, ancak dosya kapsamında bu tür bir arama kararı ya da yazılı arama emrinin bulunmadığı, istenmesi üzerine suç konusu uyuşturucu maddelerin içerisinde bulunduğu çantanın sanıklar tarafından görevlilere teslim edilmesinin, gerçekleştirilecek arama işlemi için hâkimden karar veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınması zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı ve yapılan bu işleme hukuki geçerlilik kazandırmayacağı da anlaşıldığından, suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması nedeniyle Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK' nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı, hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçirilen maddi deliller değerlendirme dışında tutulduğunda, sanıkların atılı suçu işlediklerini gösterir mahkumiyeti gerektirecek nitelikte başkaca delilin de bulunmadığı dikkate alındığında, sanıkların beraatlerine dair verilen Yerel Mahkeme hükümlerinin onanmasına ilişkin Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu T.05.03.2019, 2017/910 E., 2019/154 K.)
“….Dosyada yer alan CMK' nın 139. maddesi uyarınca alınmış "gizli soruşturmacı görevlendirilmesi" kararlarının içeriğinden, görevlendirilen gizli soruşturmacıların "kolluk görevlisi" olup olmadığının tespit edilememesi ve sanığın savunmalarında, düzenlenen tutanakların içeriğini kabul etmeyerek, "Olay günü araçta gizli soruşturmacılardan başka savunma tanığı Murat’ın da olduğunu, birlikte gizli soruşturmacılardan uyuşturucu aldıklarını ve kullandıklarını" beyan etmesi karşısında, suçun sübutunun tespiti için sanıktan uyuşturucu madde alma - temin etme eylemini gerçekleştirdiği iddia edilen gizli soruşturmacılar, kolluk görevlisi ise "suçu ve faili belirleme, suçla ilgili delilleri toplama" konusunda faaliyette bulunabileceklerinden, öncelikle gizli soruşturmacıların adli kolluk görevlisi olup olmadığının sorulması, adli kolluk görevlisi iseler, tanık sıfatı ile beyanlarına başvurulması; adli kolluk görevlisi olmadıklarının tespiti halinde ise, bu yöntemle elde edilen bilgilerin delil olarak değerlendirilemeyeceği hususu gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olup, ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Ceza Dairesinin 09/06/2020 tarih, 2020/1568 esas ve 2020/1000 karar sayılı hükmü hukuka aykırı bulunduğundan, 5271 sayılı CMK' nın 302/2. maddesi uyarınca diğer yönleri incelenmeyen hükmün BOZULMASINA…” (Yargıtay 10. Ceza Dairesi T.29.11.2021, 2020/4933 E.,2021/12577 K.)
“…Gizli soruşturmacı adli kolluk görevlilerinin 13/09/2012 tarihinde sanıktan 0,5 gr esrar satın aldıkları, böylece sanığın satmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu ve delilinin elde edildiği, 13/12/2012 tarihinde sanığın evinde yapılan aramada 299 paket satışa hazır halde net 127,75 gr esrarı gizli soruşturmacı adli kolluk görevlilerine satışından sonra temin ettiğine ilişkin bir delil de bulunmadığı gözetilmeden sanık hakkında zincirleme suçla ilgili TCK'nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi, 2-)Bozmaya uyulduğu belirtilmesine rağmen; 18 yaşını ikmal ettiği gerekçesiyle, suç tarihinde 12-15 yaş aralığında olan sanık hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 35/1. maddesi uyarınca sosyal inceleme raporunun aldırılmaması, Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün CMUK’ nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA…” (Yargıtay 10. Ceza Dairesi T.10.06.2021 2020/20362 E.,2021/7312 K.)